30 Eylül 2020 Çarşamba

Özledim seni.



Bir şarkı ne kadar geriye götürebilir ki beni?

**

Çok yıllar geçmiş üstünden, ama sanki başımı çevirip geriye baktığımda o anları görebiliyorum. Herkes yatağında, derin uykusuna gömülmüş, karanlık bir mutfağa adım atıp pencere kenarında yer buluyorum kendime. Loş bir sokak lambası, küçük bahçeyi aydınlatıyor. Evler dip dibe, hep çok ürkütücü gelmiştir bana. Değeri bilinmemiş eski yapım bir gerilim filminin sahnesi sanki. Binaların arasındaki bir metrelik boşluklarda kediler gidip geliyor. Bazıları duvara tüneyip, taşlaşmış gibi duruyor, hiç kıpırdamadan. Söylesene, bir korku filmi değil de nedir bu?

**

9 Eylül 2020 Çarşamba

Blue French Horn.



Hayallerimiz var. Beklentilerimiz. Geleceğe dair umutlarımız. Belki bazı şeylere karşı fazla sabırlıyız, bazılarına ise tahammülümüz yok. Zaman zaman günler aylar gibi geçiyor, bir sümüklüböcek yavaşlığıyla. Yerini biliyorsun, oralarda bir yerlerde olduğunu biliyorsun, ama bir türlü çıkmıyor ortaya. Ta ki hiç beklemediğin bir anda ayak parmağının ucunda nemli bir yumuşaklık hissedene kadar. Bazı şeyler ise çabuk geliyor, gelişiyle devasa bir mutluluğa sürüklüyor bizi. Sanki ayrılalı birkaç gün olmuş, ama sen şimdiden geri dönüş hazırlığı yapıyormuşsun gibi. Sanki o akşam için yemek menüsü çıkarıyormuşum gibi. 

Bazı şeyler gelişleriyle huzuru da peşlerinden sürüklüyor. 


7 Eylül 2020 Pazartesi

Zaman durdurabilinir.

"Ayrı yerlerde uyanmamızın bağnazlığı, ağzımızda kalan mutsuzlukla erirse?"*

Bütün odaların kapılarını kapatıp, koridorun ışığını açık bırakırcasına ihtiyaç duyuyormuşum hemen yanıbaşımda uyumana. O tuhaf ve rahatsız uyku pozisyonunu sağ elimle yokluyorum geceleri. Genelde sol tarafta yatıyorum, senin yastığın da hemen arkamda, sırtıma değiyor. Bu fili ne zaman almıştın ki bana? O da eşlik ediyor tabii ki uykuma. Bir de hiç okumadığım ama bir gün başlarım umuduyla ayrılamadığım kitap var. Biraz kalabalığız, bilirsin yalnızlıktan pek hoşlanmam. 

Sen geliyorsun, sonra her şeyin şekli değişiyor. Yüzüme dökülen saçlarımı tepeden tutturuyorum. Omuzlarıma küt geliyor. Yanaklarım ortaya çıkıyor. Sen seversin diye yapıyorum birçok şeyi, seni gülümsetmek bana huzur veriyor. Loş ışıkta sessizce oturmak ama aslında kelimeler dolusu konuşmak belki de yaptığımız. Sadece bir mimik bile çok şey ifade ediyor. Günler telaşla geçip gidiyor ve yine yollar uzanıyor önümüzde. Aylar önce durup bir fotoğrafla anı yarattığımız yerde şimdi sen mola veriyorsun sabahın serinliğinde. Sakinlik var havada, epeyce huzur. Gün yeni başladı, sürecek, ve bitecek. Sonra ayrı yerlerde tuhaf rüyalardan sıyrılıp uyanacağız ve o belli belirsiz mutsuzluk hissi eriyip gidecek ağzımızdan.





1 Eylül 2020 Salı

Kırmızı.





Ne yapmalı?
Seni bu kadar çok severken, ve bu kadar kırmaya korkarken, bir şekilde sorun yaratabilmemi ne yapmalı?

Ben neden bambaşka bir insanım? Senin zihnindekinden farklıyım, bu beni delirtiyor. Korkunç bir rüyanın parçaları mıyız? Elimi uzatıp tutamadığım bir hayal, bir illüzyon sanki. Kendimi anlatamamaktan, çaresizim. Haykırmak istiyorum halbuki, demek istiyorum ki 'benim içim dışım sen'. Seni düşünmeden geçen bir dakikam yok. Bazen bazı şeyleri yapmıyorum, bunlar düşüncesizlik gibi görünüyor, fakat aslında daha farklı bir açıdan düşünüp yapmadığım için seni üzüyorum. Geç kalıyorum, seni mutlu etmeye geç kalıyorum. Oysaki benim tek mutluluğum sensin, senin için de böyle olmasını çok istiyorum.

Bugün geç kalktım, dün gece erken yatmış olmama rağmen. Yataktan pek çıkmadım. Dün sabah yaptığım yarım yamalak kahvaltıyla duruyormuşum, başım dönmeye başlayınca anladım. Seni üzüyorsam, kendime milyonlarca kez daha fazla acı çektiriyorum. Bir yastık alıp yere uzanıyorum, yumuşacık yatakta rahat etmek istemiyorum. Sonra bir yastık daha alıyorum sarılmak için. Gözlerim yanıyor. Gözlerim yansın istemiyorum, gözlerimi kapatmak hiç istemiyorum. Bir an açayım ve karşımda sen ol istiyorum. Sadece bu.